9 Şubat 2012 Perşembe

Halaylı Yılan Oyunu (Kasap havası)

Halaylı yılan oyunu türklerin yaptığı çok güzel bir i-phone oyunu.Oyun bildiğiniz yılan oyunun türk versiyonuna değiştirilmiş hali.Yılanın yerine halay çeken insanlar var.Kasap havası eşliğinde oyunu oynuyorsunuz.Ellerini kaldırmazsanız şaşırım oyunla beraber.

Zibumi tarafından yapılan oyunun şu an için flash versiyonu yok olsa çok tutardı eminim.Oyunda toplam 40 bölüm var.4 tanede düğün oyun sadece Wedding Snake ismiyle App Store de satılıyor.

Oyunun videosunu aşağıdan izleyebilirsiniz.

4 Şubat 2012 Cumartesi

Çocuklarımıza Eskileri Öğretelim



Bir zamanlar küçük bir çocuktum. Saftım, kötülüğün ne olduğunu bilmezdim. "Güzel ve Çirkin" hayatımıza bir sinema filmiyle girdi. O zamanlar tek kanallı televizyon vardı. Televizyonun hayatımıza girmesiyle birlikte saf, çocuksu oyunlar da yavaş yavaş kayboldu. Sokak aralarında sek sek oynamak, ip atlamak, çizgi oyunları hayal oldu gitti. Eskiden çocuklar kendi oyunlarını kendileri kurar ve oynardı. Hayal gücü çok daha gelişmişti; her çocuk kendi işini kendi görürdü. O dönemde oyun oynarken sınır yoktu, herkes yapabildiği kadar mutlu olurdu.

Bir zamanlar çocuktuk; şimdi büyüdük, kocaman adam olduk. Bizi mutlu eden oyunları icat ettik, sokak aralarında koştuk, bahçelerde sek sek oynadık, yaramazlık yaptık, hatta komşu bahçesinden erik bile çaldık. :) Şimdi ise hiçbir çocuk bizim yaptıklarımızın binde birini bile yapamıyor ya da yapmalarına izin verilmiyor.

Bizler çocuklar için sokakları kapattık; onun yerine araba park alanları yaptık, işletmecilerin eşyalarını koyması için kaldırımlar inşa ettik. Artık hiçbir çocuk kaldırıma oturup beş taş oynayamıyor. Sokak aralarında top koşturamıyorlar. Artık çocuklar, çocuk olduklarını unuttular, biz büyükler sayesinde. Ben bile o günleri çok özlüyorum.

Şimdi kalkıp "Çocuklar oyun oynamayı bilmiyor" diyoruz. Ama biz onların hayal güçlerini, sokak aralarını, müstakil bahçeli evleri ellerinden aldık. Yerlerine kocaman apartmanlar diktik. Sonra da bu apartmanları çocuklar için övdük. Hangi çocuk istemez bir ağaca tırmanıp kuş yuvasına bakmayı? Ne dersek diyelim, biz çocukları çoktan unuttuk. Kendi egomuzu ve cebimizi düşündük hep. Sonra da "Zamane çocukları hiçbir şey bilmez, hiçbir şeyi anlamaz" diyerek onlara haksızlık ettik.

Diyoruz ki, "Çocuklar altın çağlarını yaşıyor." Ellerinin altında bilgisayarlar, bedava oyunlar var, daha ne istiyorlar? Ama yanılıyoruz. Bir gün, söylediklerimizden pişman olacağız. Eminim ki ileride çocuklar evden çıksın diye sokaklar ve bahçeler kuracağız. Ama o çocuklar artık evden adım atmayacaklar. Çünkü biz onları eve ve bilgisayara bağımlı hale getirdik. Oyun oynamak onlar için yalnızca bilgisayarda oynanan bir şey olacak. Birçoğu adeta "körebe" durumuna düşecek, gerçek oyunları bilemeyecek ve yaşayamayacaklar.

Büyükler hep "Gelecek, çocukların ve gençlerin" der. Ama bu sadece bir kandırmacadan ibaret. Büyüklerin elinde olan gelecek, yalnızca onların kuklası olabilir. İsterlerse verirler, isterlerse alırlar. Çocukların saf duygularını aldık. Oyun oynamaları gerekirken ellerine silah ve taş verdik. Masum çocukları aldık, yerine birer canavar yarattık. Şimdi de kalkıp "Biz onlar için her şeyi yaptık" demek, yalnızca bir palavradan ibaret. Biz büyükler kendimizi tatmin etmeye devam ettikçe gelecek daha kötü bir yer olmaya devam edecek.

Geç olmadan, kafamızı kumdan çıkaralım ve çocuklara oyun alanlarını geri verelim. Onları evden çıkarıp sokaklara götürelim, eski oyunları geri getirelim. Her çocuk, hayatı sokakta oynadığı oyunlarla öğrenir. Yeri gelecek düşecek, dizini yaralayacak. O zaman acının ne demek olduğunu bilecek ve kan dökmenin kötü bir şey olduğunu anlayacak. Yeri gelecek, oyunda gülmeyi öğrenecek; bir arkadaşının komik haliyle neşelenecek. Cebindeki son kuruşu arkadaşlarıyla paylaşmayı bilecek, belki de arkadaşlarıyla harçlıklarını birleştirip bir arkadaşına doğum günü hediyesi almayı düşünecek. Birlikten kuvvet doğduğunu öğrenecek. Çocuk oyunları, saymakla bitmeyecek kadar çok şey öğretir.

Ama biz hâlâ çocuklarımızı düşünmüyoruz. Onlara hazır yiyecekler veriyor, sırtlarını sıvazlıyoruz. Benim bir gün çocuklarım olursa, eğer sokaklar olmazsa, onları nasıl mutlu çocuklar olarak yetiştirebilirim?

Geç olmadan, hadi çocuklarımızla bir oyun oynayalım! Ama bu oyun bilgisayar başında değil; eski oyunlardan biri olsun. Mesela çelik çomak oynayalım, ne dersiniz?